top of page

OĞUZ'UN HİKAYESİ

                                                               HAYATA BAŞLANGIÇ

Takvimler 09.NİSAN.2000'i gösteriyordu. Günlerden Perşembe. Kar ailesi için en heyecanlı gün. Bugün ilk çocukları olan Oğuz dünya ya gelecekti. Sevgi doğum yapmak için Konya devlet hastanesine gider ve aradan bir kaç saat geçer. Artık o an geldi ve ben doğdum. Aradan 2 yıl geçti ve bizimkiler Akşehir'e taşındı. Aradan geçen 2 yıla ait bir bilgim yok. Ben bilgimin olduğu yerden sizlere anlatmaya devam ediyorum.

                                                               
HAYATA DEVAM
Akşehir, bence burası hayatımda gördüğüm en temiz yerdi. Oturduğumuz yer bir mahalleydi. Komşuluk ilişkilerin sık olduğu , herkesin birbirine güvenebildiği bir yerdi burası. Hatta bir komşumuz var. Onu hayla unutamıyorum. Ramazan abi , bana hayatı ve okumayı o öğretti. Tabii o zamanlar 6 yaşında idim. Evet 6. yaşım. Burdan itibaren hatırlıyorum hayatı. Ben 6 yaşında iken Anaokulunu dedem ve babaannemin yanında okudum. Onlar da Akşehir'de oturuyordu ama onlar Akşehir en nezih mahallesinde İstasyon Mahallesinde oturuyordu. Dedem Osman o bölgenin en iyi ve en tanındık kişisi idi. Durun aklıma gelmişken sizlere dedem ve babaannemle olan bir anımı anlatayım. Biz bir gün dedem , ben ve babaannem oturduk. Supangle yiyoruz. Dedem sadece bana almış ben o tatlıyı çok sevdiğim için. Babaannemde yemek  istemiş ama dedem babaanneme zıkkım ye demiş. Ben de başlamışım ağlamaya sen neden babaanneme zıkkım ye dedin diye. Sonra dedem bana anlattı ki -
Dedem - Oğlum bak şimdi . Zıkkım ye demek supangle  ye demek. Ben babannene zıkkım ye derken supangle ye demek istedim. Sen neden kızıyorsun ki şimdi.
BEN - Yok dede kızmadım da sen babaanneme zıkkım ye deyince ben üzüldüm.
Dedem - Yok oğlum sen üzülme ben şaka yaptım babaannene.
İşte olay böyle. Ancak olay bu şekilde bitmedi.Ertesi gün dedem, beni dondurmacıya götürdü.
Dondurmacı - Hoşgeldiniz.
Dedem - Hoşbulduk.
Dondurmacı - Ne yersin Oğuz aslanım .
Ben - Zıkkım yiyeceğim dondurmacı amca.
Dondurmacı - Buyur evladım anlayamadım.
Dedem - Ya sorma kardeşim. Uzun hikaye sonra anlatırım ben sana . Sen ona supangle ver.
Dondurmacı - Merak ettim vallaha şu olayı neyse ben getireyim sana supangle.
Sonra dondurmacı supangleyi getirdi. Biz afiyetle yerken dedem olayın aslını anlattı. O günden sonra o dondurmacı ne zaman gittiysek bize anında sormadan supangle getirir. Eeee olay böyle işte. Benim dedemle olan anılarım anlatmakla bitmez ama ben artık hikayeye devam ediyorum. Takvimler 22.HAZİRAN.2004 'ü gösterdi ve annem,kardeşimi dünya ya getirdi. Adı ECE idi. Çok tatlı bir bebekdi. Aslında ilk başlarda ben hiç sevmemişim onu. Hatta bir seferinde camdan aşağıya atmaya kalkmışım. Allah'dan ki oradan geçenler görmüş de anneme haber vermişler. Son anda yetişmişler vallaha.  6 yaşında benim ilk öğretmenimle tanıştım. Adı Kadriye idi. Tabii ki de doğal olarak şu anda sima olarak bile hatırlamıyorum kendisini. Sonra ben anaokulunu dedemin yanında tamamladıkdan sonra 7 yaşına geldim. 1.2.ve 3. sınıfları da kendi ailemle okudum. Öğretmenimin ismi Rüveyda Gölcür idi. Rüveyda öğretmenim hakkında tek hatırladığım şey döneminin en iyi öğretmenlerinden biri olduğu.  Artık asıl hayat başlasın. Bizim 50 kadar küçükbaş hayvanımız vardı. Bir gün birisi gitti , belediyeye şikayet etti ve aynı hafta içerisinde bizim mahallede ne kadar hayvan besleyen varsa hepsi hayvanlarını bir çobana verir. Ancak hiç kimse farkında değildir olayın. Hayvanların tamamı tek çobana verildi. Çoban hayvanları alıp kesip sattıkdan sonra kayıplara karışır. Sonra o mahalledeki insanlar yavaş yavaş orayı terk eder. Ancak terk etmek yerine bazıları çobanın peşine düşer ve bir yerde çobanı bulurlar. Çobanı bir başkası vurmuş ve öldürmüştür. Bizimkiler de dahil olmak üzere o mahalle bu acıya dayanamaz ve oraları terk eder. Önce babam gelir Fethiye'ye. 15 gün sonra da biz gittik. Bakalım Fethiye de neler olmuş.

                                                         
 Hayat Fethiye'de Devam Ediyor
 Tarih 15.Haziran.2009. Artık yepyeni bir hayat ve yepyeni bir şehir bizi bekliyor. O dönemde ben 9 yaşındayım, kardeşimde 5 yaşında. Biz öyle bir eve taşındık ki size anlatamam yani. Bahçesi var, 3 katlı , arka kısmında seralar var. Yalnız tek problem market çok uzak ya. Neyse biz 3. katta oturuyoruz. Bir alt katta ev sahibi var. Ev sahibimiz Teslime. Allah düşmanıma öyle bir ev sahibi vermesin. O derece fena idi. Evde tek adım atsak anında bağırıyordu. Bu kadının bir de kocası vardı ki sormayın gitsin. Neyse bir alt katta Havva Teyze vardı. Bizi o kadının acısından kurtardı. Bize buraları o sevdirdi. Ha sanmayın kendisi Fethiye'li değil. Kendisi Ordu'lu. Bir yan binada da babamın patronu oturuyordu. Neyse aradan 3 ay geçdi. Biz başka bir eve taşındık. Bu evde çok güzeldi. Ama tam olarak hatırlayamıyorum evi. O evin üzerine tam 23 ev değiştirdik. Sonunda Zincirlikavak diye bir mahalleye geldik. Burası çok güzeldi. Evimizin hemen karşısında siteler vardı. Bizim evimiz ise 3 katlı bir bina idi. Ev sahibimiz başka bir yerde oturuyordu. O sebeple biz de çok rahattık. Neyse takvim 29.Eylül.2009' u gösterdi ve biz acı bir haber aldık. Dedemler buraya gelirken trafik kazası geçirmiş. Dedem ölmüş. Babaannem yaralanmış. Biz hemen apar topar Akşehir'e geldik. Sonra aradan 3 gün geçti. Ben artık okula başladım. 4. sınıf a başladım. O dönem ki ismi ile Patlangıç YİBO da okuyordum. Sınıf öğretmenim Osman Soy. Gerçekten Allah razı olsun çok iyi bir öğretmendi. Beni çok severdi. Sınıfımdakiler de beni sevdiler. O zamanlar benle aynı gün okula başlayan 3 kişi daha vardı birisi Ayşegül dü. Çok güzel bir kızdı. Manisa dan gelmiş. Neyse sonra 5. sınıfa geçtiğimizde 4+4+4 sistemi devreye girdi. Artık ortaokullu olduk. Tüm öğretmenlerimiz ayrıldı. Benim çok iyi hatırladığım iki öğretmen vardı. Birisi Kelaynak lakaplı Ahmet hocamız , diğeri de Elçin hocamızdı. Neyse ben pek hatırlayamıyorum bu yılları o yüzden hızlı hızlı geçiyorum. Sonra 6 . sınıfa geçtiğimizde olanlar oldu. Okullar İlk okul - Orta okul diye ayrıldı. İş böyle olunca Menteşe okulundaki öğrenciler bizim okula geldi. Sınıflar ayrıldı. Ben okulun seçili sınıfına düştüm. Benle beraber Elif ve Uğur da düştü buraya. Evet Elif ve Uğur benim 4. sınıftan bu yana ayrılmaz arkadaşlarım. Neyse artık yeni arkadaşlarımız oldu. Mesela kızlardan örnek verirsek : Perna - Pınar , Erkekler den örnek verirsek : Hüseyin  sadece bunları hatırlıyorum. Ne kadar tuhaf. Neyse Perna ile olan bir anımızı anlatayım size. Bir gün biz sınıf başkanı seçiyoruz. Bunlar dedi ki , sen çıkarsan biz seni seçiceğiz dediler. Ben de inandım ve çıktım. Sonra bunlar bana oy vermediler. Ben de bunlara iyi gıcık olmuştum. Baya tehdit felan ediyordum. Sonra bir gün müzik dersimiz oldu. Müzik dersi hoca olayı bildiği için ikimize aynı anda müzik söyletti. O günden sonra barıştık Perna ile. Şu anda bile konuşurum yani onunla. Neyse orta okul da bitti. Mezun günü geldi. Bize o yıl ilk kez uygulanacak olan TEOG sınavı vardı. Biz girdik bu sınava. Doğal olarak ben çalışmadığım için düşük puan aldım. Şuanda Turizm lisesini kazandım. Tek şansım benim dönemimde tüm liseler anadolu lisesine dönüştü. Bu sebeple üniversiteye geçerken istediğim bölümü seçebilecekdim. Lise hayatında neler oldu neler.. Bakalım neler olmuş.

                                                                                                                     
 LİSE HAYATI
Bugün lise 1. sınıfa başladım. Çok heyecanlıydım. Çünkü yeni arkadaşlarım , yeni öğretmenlerim ve yeni bir sınıfım olacakdı. Sınıfa geldim ve bir de ne göreyim. Bizim ELİF burada da aynı sınıfa düşmüş. Bu seneki sınıf arkadaşlarımla çok çabuk kaynaştım. İlk başta 42 kişiydik sonra 35 kişi kaldı. Lisede ilk kez sevgilim oldu. Adı Kader'di. Çok güzel bir kızdı. Aslında her şey bir oyunla başlamıştı. Kader sınıf arkadaşlarına bir oyun oynamak amacıyla yanıma geldi ve benimle konuştu. Ben de ona "Neden oyun yapalım ki " dedim. " Gerçekten sevgili olsak olmaz mı?" dedim. O da bana olur dedi ve biz yıl sonuna kadar sevgili kaldık. O sene benim hayat yoldaşım Ceylan'da vardı. Onunla tanıştırdım Kader'i. O biraz daha anlıyordu bu işlerden. Bize yardımcı oldu işte sevgili olmamız konusunda.  Neyse ben size bir de ilk lise dersimi anlatayım. Bir öğretmen geldi sınıfa. Sormayın gitsin. Öyle yakışıklı öyle yakışıklı ki anlatamam size. Bizim ortaokul öğretmenlerinin yanından bile geçmez. Adı Sait Kayar. Muhteşem bir öğretmen. Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni. Aynı zamanda da bizim sınıf öğretmenimiz. Neyse bu hoca derse geldi ve bize öğrettiği ilk şey Hayır duası idi. "RABBİ YESSİR. VELA TÜVASSİR. RABBİ TEMMİM BİL HAYR" oldu ve her derse girerken bu duayı okuturdu bize. Biz 10. sınıfa geçerken bölüm seçtik. Ben Konaklama ve Seyahat hizmetleri Alanını seçtim. Bu sene okulumuz Nisan da bitecekdi. Çünkü bu sene ilk kez kendi ayaklamızın üzerinde durmayı öğreneceğimiz staj eğitimi yapıcakdık. Aylık 850 TL kazancımız vardı. 10.sınıfta bambaşka bir sınıfa düştüm sınıfımız 26  kişi idi. Yepyeni derslerimiz vardı. Bölüm dersleri adında. Çok iyi bölüm öğretmenlerimiz vardı. Ben o zamanlar en çok Turhan hocadan çok korkardım. Çok dua ettim bizim dersimize girmesin diye. Neden mi böyle dedim. Çünkü bölüm derslerinde sınıfımız ikiye bölünüyordu. Bir bölüme Murat hoca veya Şenol Hoca girerken diğer bölüme Turhan hoca yada Şenol Hoca giriyordu. Allah'tan ki benim derslerime Murat Hoca ve Şenol hoca girdi. Gayet iyi insanlardı. Murat hocam =( Tam bir arkadaş canlısı. Öğrencisini çok seven bir öğretmen. Kolay kolay hiçbir öğrencisini sınıfta bırakmaz. Oturup da derdini anlatabileceğin bir öğretmen. )  Şenol Hocam =( Okuldan bıkmış, hayattan bezmiş bir insan. Ama öğrencilerle ilişkisi gayet iyidir. Klasik lafı vardır. " Noluyo la burda . - Kim la buranın şefi." gibi. Aramızda kısaca MR Lİ olarak bilinir. Okulda Şenolli kim diye sorun size anında onu gösterirler. Bugüne kadar hiç bir öğrencisini sınıfta bırakmamış. ) İkisi de dersleri sıkmadan işler. Sınavları da gayet kolaydır. Yalnız bu durum sınıfa da bağlıdır. Sınıf uslu durmaz ise sınav zorlaşır. Ama sınıf öğretmenle ne kadar iyi geçinirse sınav onlar için o kadar kolaylaşır. Bir de bu sene meslek-i ingilizce diye bir ders gördük. Onun öğretmenini anlatmaya kelimeler yetmez. İsmi Fatma Ülkü hocam =( Gayet öğrenci sever. Gayet güzel ders anlatır. Bence okulumuzun en iyi ingilizce öğretmeni. Sınıf ona iyi davranırsa o da sınıfa iyi davranır. Ona zarar vermedikçe onunla inatlaşmadıkca dersin huzurunu bozmadıkça hiç bir öğrencisi sınıfta kalmaz. Sınav notu ne olursa olsun derse gayreti varsa her türlü sınıfı geçer. Diğer öğretmenlerimi anlatamıyorum çünkü aşırı fazla öğretmen var. Ha bir de İngilizce öğretmenimiz vardı. O da Yurdagül Hoca =( Okulumuzun en delikanlı öğretmenidir. Disiplini sever. En iyi ikinci ingilizce öğretmeni diyebilir. Ders anlatması gayet güzeldir. Ama sadece ders anlatıyor işte. Yani bir Fatma Ülkü hocam gibi eğlenceli değil ama espri yapar işte. Neyse biz bu seneyi de bitirdik ve staj zamanı geldi. Ben Şenol hocaya uydum. Malhun Hotel e gittim. Adamın yanına vardım. Adam bana ne dese beğenirsiniz. Stajyer  almıyorum dedi. Ben direk okula Şenolli'nin yanına. Ne oldu hocam almadılar dedim. O da ben nereden bileyim dedi. Sonra okulumuz müdür başyardımcısı Mustafa hoca durumla ilgilendi ve beni Aygül Motel e verdi. Girdim orda işe. 1 ay çalıştım ama ne çalışma. Mutfağa girdim, restorana girdim, resepsiyona girdim, kat a girdim, çöpleri attım, 18 saat çalıştım. Hayatımı yaptılar yani. O derece yordular beni. Sonra Cahit abiye zorla attırdım kendimi. Daha sonra o dönemin stajdan sorumlu müdür yardımcısı İbrahim Hoca duruma el attı. Ben 1 ay boşta kaldım. Sonra zar zor kendimi ATAPARK Hotel e sokturdum. Bu ilk olarak Önbüro şefimiz olan Erkan abi ile tanıştım. Erkan abi bana 3 gün gece 3 gün gündüz çalışırsın dedi. Ben de onayladım. Sonra ilk gün saat 16.00 da otele vardım. Karşımda Erkan Abi vardı. Beni akşamcı olarak çalışan Nuray abla ile tanıştırdı ve bizi Nuray abla ile başbaşa bırakıp gitti. Ben, Nuray abla ile başbaşa kalmıştım. Nuray abla önce biraz benle sohbet etti. Sonra da Elektra programını öğretti. Ben biraz biraz öğrenmiştim. Bir müşteri ile nasıl konuşulur? Bir telefon nasıl açılır? Telefonla arayan Ziver Bey (Patron) ise ne yapmam lazım ?
Telefondan rezarvasyon nasıl alınır? Arayan kişi bir departmanı arıyorsa ne yapmalıyım? Her şeyi anlattı ve sonunda beklediğim an geldi. İlk konuk kapıdan içeriye girdi. O an Nuray Abla yoktu. Eee ben ne yapacakdım şimdi? Çok korkmuştum yanlış bir şey yapıcam diye. Neyse ki korktuğum başıma gelmeden Nuray abla yetişti. Aslında adam benden odasının anahtarını istiyecekmiş. Neyse sonra bir telefon çaldı. Nuray abla bana sen aç telefonu dedi. Ben de açtım.
- Atapark Hotel ben Oğuz buyrun.
- Alo Oğuz ben Ziver. Nuray ablan yok mu?
Ben o anda korkudan dondum kaldım. Sonra kendime geldim ve
- Var efendim. Hemen veriyorum.
Nuray abla aldı. Önce durumu izah etti Ziver beye. Ziver bey de sağolsun anlayışlı adammış. Kızmadı bana. Sonra bir telefon daha çaldı. Gene ben açtım. Bu kez rezarvasyon için aramışlardı.
- Atapark Hotel ben Oğuz . Nasıl yardımcı olabilirim size.
- Alo. Ben 2 kişilik rezarvasyon yaptıracakdım da yeriniz var mı acaba?
- Hemen kontrol edeyim efendim. Öncelikle kaç gün olucak ve hangi tarihler için olucakdı.
- Bugünden itibaren 3 gün.
- Tabii efendim yerimiz mevcut. Oda tipiniz nasıl olsun? Manzaralı - manzarasız - private.
- Öncelikle fiyatlarınızı öğrenebilir miyim?
- Tabii efendim. Manzaralı odamız - 125 TL manzarasız odamız - 100 TL , Private odamız 250 TL.
- O zaman ben manzaralı oda alayım.
- Tabii efendim. Yatak tipiniz nasıl olsun? Birleşik mi ayrı mı?
- Birleşik lütfen.
- Tabii efendim hemen rezarvasyonunuzu oluşturuyorum. İsim soyisim alabilir miyim?
- Ali Alacan.
- Bir de sizinle iletişime geçebilmek için telefon numaranızı alabilir miyim?
- 0500 365 00 00
-Teşekkür ederiz efendim. Sizleri bekliyoruz. dedim ve kapattım. Yalnız çaktırmamaya çalıştım ama heyecandan çıldırmak üzeredeydim. Bir yandan Nuray abla izliyor beni diğer yandan da Ziver bey izliyormuş. Ben nasıl korktum anlatamam size. Nuray abla bana Orhan abiden bahsetti. Ben merakla Orhan abi yi bekliyorum. 1 hafta boyunca göremedim. Sonra bir gün Erkan abi bana dedi ki Yarın sen gece geliceksin. Ben heyecandan ölücek gibiydim. Hayatımda ilk defa gece iş yapıcakdım. Tabii ki de Orhan abi ile tanışacakdım. Ertesi gün oldu. Ben gece geldim. Benden hemen sonra kapıdan içeriye Orhan abi girdi. Ben heyecanlandım. Nefes nefese kaldım. Orhan abi bana merhaba dedi. Ben de oooo meşhur Orhan abi sen miydin abi dedim. Orhan abi ile Nuray abla gülmekden bi hal oldular. Neyse sonra Nuray abla gitti ve ben Orhan abi ile başbaşa kaldım. Orhan abi bana ilk önce gece yapılması gerekenleri anlattı ve uyguladı. Sonra aradan 2 saat geçti. Orhan abi acıkdın mı diye sordu. Bende evet dedim. Sonra kokareçciyi aradı ve 2 tane kokareç söyledi. Kokareçler ve bana restarontdan 2 fanta alıp gelebilir misin? dedi. Ben de evet dedim ve gittim aldım geldim. Beraber yedik içtik. Sonra da toparlandık. Bana dedi uykun var mı?  Ben de yok dedim.  Sonra bana o zaman aslanım buralar sana emanet ben birazcık uyuyacağım dedi. Ben de ne yapayım diye sordum. Bana bilgisayar oynayabilirsin , televizyon izleyebilirsin dedi. Yeter ki uyuma dedi. Ben de bilgisayar oynadım. Sonra saat 05.00 da uyandı. Bana çay demlemeyi gösterdi. Sabahçılar için kolaylık olsun diye biz yapıyoruz aslanım dedi. Ben de tamam abi dedim. Her gün gececi olduğunda bu işi de sen yapıcaksın o yüzden iyi izle dedi. Ben de izledim.Neyse sonra saat 06.00 oldu. Ekmekçi geldi ekmekleri bıraktı ve gitti. Orhan abi bana ekmekleri restorana götür dedi. Ben de götürdüm. Sonra saat 08.00 oldu. Biz çıkacak odaların numaralarını yazdık. Borçlarını felan çıkardık. Sonra Erkan abi geldi ve biz Orhan abi ile çıktık. Orhan abi beni eve bıraktı. Hadi bakalım aslanım bu gece ben yokum sen tek olucaksın dedi. Ben heyecandan ne yapacağımı bilemedim. Sonra biraz uyudum. Gece oldu. Ben otele geldim. Nuray abla ve Orhan abi vardı. Orhan abi bana aslanım biz gidiyoruz ama bir sıkıntı olursa otelin telefonundan anında bizi ara dedi ve gitti. Artık otelde tek kalmıştım. Koca otel bana emanetti. Kasanın içi para dolu. Ben 2 saat oturdum. Sonra uyku bastırdı. O esnada Faik abi geldi. (Otelin hamam sahibi);
- Kolay gelsin Oğuzcuğum. Yardıma ihtiyacın var mı?
- Aslında çok uykum geldim. Ne yapmalıyım?
- Kahve getireyim mi sana içer misin?
- Abi sana zahmet olmasın.
- Ne olucak kardeşim ya hemen getiriyorum.
Kahveyi getirdi ve içtik. Biraz sohbet ettik. Ama nafile bana uyku bastırdı. Sonra ;
- Git uyu şurada birazcık. Bir şey olursa ben sana haber veririm.
- Abi sana ayıp olmaz mı? Sen ne yapıcaksın?
- Sen bana masaj videosu açar mısın bilgisayardan?
- Tabii abi açarım.
Açtım ve o videoyu izlerken ben uzandım ama uyumadım. Allah'dan uyumamışım. Erkan abi geldi.
- Nabıyon la uyuyor musun?
- Yok abi biraz uzanmıştım da.
- Ha iyi tamam sorun yok o zaman.
- Tamam abi hayırdır bir sorun mu var acaba?
- Yoo seni kontrol edeyim dedim.
- Sağol abi.
- İyi geceler koçum sana o zaman kolay gelsin. Sabah görüşürüz.
- İyi geceler abi.
Sonra da gitti. Sonra da aradan bir kaç saat geçti ve sabah oldu. Ben eve geri gittim. Neyse bu oteldeki anılarım anlatmakla bitmez fakat ben bitiriyorum ve lise 3 yani 11. sınıfa başlıyorum.
11. sınıf evet yeniden bölündü sınıfımız 12 kişi önbüro 12 kişi acenta olmak üzere iki sınıfa bölündük. Ben önbüro sınıfına girdim. Bizim sınıfımıza 3 kız düşmüşdü ilk başda, diğer sınıfa ise 1 kız. Sonra o 1 kızı da bizim sınıfa aldık. Bizim diğer yarımız olan acenta sınıfında hiç kız kalmadı. Neyse efendim. Ben 11. sınıfda çok fazla kıza çıkma teklifinde bulundum. Yalnız bir tanesini hiç unutmuyorum. O da Begüm dü. Begüm hayatımda gördüğüm en güzel kızdı. Benim bir de üst sınıfdan bir abim vardı. Yani okuldan abim. Adı Nevzat. Durumu ona anlattım. O da sağolsun bana yardımcı oldu. Ben Begüm'le çıkmaya çalışıyordum. Ama kabul etmedi. Sonra çok pişman oldu ama iş işden çokdan geçmişti. Neden mi? Hemen anlatayım sizlere. Ben ve arkadaşlarım beraber gidiyorduk. Karşıdan karşıya geçerken bir araba bana çarptı. Arabanın içindeki Mehmet Emin Büyükburç. Dünyanın en zengin ve en kaliteli ve en yaşlı insanı, tam 95 yaşında. Beni hemen hastaneye felan götürdü ama benim hiç bir şeyim yokdu. Sadece fazla panik yapmıştı. Neyse o günden sonra bizim eve geldi. Beni ziyaret etmeye. Durumumuzu görünce bana dedi ki;
- Oğuz eğer istersen benim yanımda çalışabilirsin.
- Ben ne iş yapabilirim ki Mehmet Emin Bey.
- Oğuz benim yanımda ol , bana evlatlık yap yeter. dedi. Ben de öyle yaptım. Tabii bu olay ben 9. sınıfta iken olmuşdu. 10. sınıfta da yanından ayrılmak zorunda kaldım. Çünkü kızının yanına gitmişti.
Sonra bir gün sınıfa birisi geldi.
LUİSA - Merhaba hocam. Dersinizi böldüğüm için özür dilerim.
HOCA - Buyrun nasıl yardımcı olabiliriz.
LUİSA - Hocam ben Oğuz Kar'ı arıyorum. Kendisi bu sınıfta mıdır acaba?
HOCA - Evet ama şu an müdür yardımcısının yanında. Birazdan gelir. Buyrun bekleyin isterseniz.
Luisa - Olur hocam bekleyelim o zaman.
Hoca - Şey acaba siz neden arıyordunuz Oğuz'u.
Luisa - Oğuz benim manevi kardeşim. Ona çok önemli bir şey söylemem lazım.
Sonra Osman sınıfa gelir.
Oğuz - Geldim hocam.
Hoca - Oğuz bu bayan seni soruyor bak.
Der demez Osman hemen Luisa'm diyerek Luisa'ya sarılır.
Oğuz - Luisa sen nerelerdeydin. Benim canım ablam.
Luisa - Ben babamı tedavi ettirmek için Amerika'ya gitmiştim. Ama olmadı. Babam tedaviye cevap vermedi. Ne yazık ki 97 yaşında öldü.
Oğuz - Ne öldü mü? Mehmet Emin bey öldü mü? Çok üzüldüm. Allah rahmet eylesin.
Luisa - Ben de üzüldüm ama neyse yapılacak bir şey yok 95 yaşındaydı yani. Neyse ben sana bir müjde vermek istedim. Babam mirasının %80 ini sana devretmiş. Yani artık Büyükburç Holding ve babamın Türkiye'deki tüm mirası senin. Kalan %20 si olan Amerika daki mirasını da ben alıcağım. Bugün işlemleri yapalım ve miras sana geçsin.
Oğuz - Ne yani ben şimdi zengin mi oldum.
Luisa - Evet zengin oldun. Ne zaman başın sıkışırsa beni ara ben sana yardımcı olurum.
Oğuz - Tamam Luisa. Luisa çok teşekkür ederim başkası olsaydı bu iyiliği asla yapmazdı ve mirasa kendisi konardı. Ama sen yapmadın helal olsun sana çok teşekkür ederim.
Luisa - Rica ederim Oğuz . O ne demek öyle sen benim kardeşimsin. Ha bu arada sana ordaki işlerinde Nevra yardım edicek. Hangi konu olursa olsun ona danışabilirsin.
Dedi ve gitti. O günden sonra hayatım tamamen değişti. Bakalım neler değişti hayatımda.


 

                    ZENGİN OĞUZ VE KAR DEV HOLDİNG'İN DOĞUŞU 

Artık Mehmet Emin Bey'in mirası tamamen bana devredildi. Artık Büyükburç Holding benimdi. Ben ilk iş olarak ismini değiştirdim. Kar Dev Holding yaptım. Dev holding olmasının sebebi ; alt holdingler ve alt şirketlere sahip olmasıydı. Neyse ben holding binasına geldim. Gözlerime inanamadım muhteşem bir yerdi. Karşıma Nevra çıktı:
Nevra : Hoşgeldiniz Oğuz Bey. Ben sizin hem sekreteriniz hem de yardımcınızım. Her nerede sıkışırsanız bana ulaşabilirsiniz. Ben her daim size yardımcı olucağım. Bu konuda hiç bir şüpheniz olmasın. Burası artık sizin. İsterseniz hemen sizi arkadaşlarla tanıştırayım.
Oğuz : Hoşbuldum Nevra. Tamam sana güveniyorum. O zaman arkadaşlarla tanıştır bakalım beni.
Nevra : Buyrun Oğuz Bey. Oğuz Bey bu sizin şoförünüz Hakan.
Hakan Şoför : Merhaba Oğuz Bey.
Oğuz : Merhaba Hakan. Tanıştığıma memnun oldum.
Hakan Şoför : Bende memnun oldum Oğuz Bey. Ne zaman isterseniz bana haber yollamanız yeterli.
Nevra : Oğuz Bey burası giriş kısmı siz geldiğinizde sizi karşılayacak olan bölümdür. Resepsiyon gibi düşünebilirsiniz. Bu da gişe sorumlumuz Aysel.
Aysel Gişe Sorumlusu: Merhaba Oğuz Bey.
Oğuz : Merhaba Aysel. Tanıştığıma memnun oldum.
Aysel Gişe Sorumlusu : Bende memnun oldum Oğuz Bey.
Nevra : Oğuz Bey burası da teknik oda. Burada canlı yayınlar başta olmak üzere tüm yayınlar yönetilir. Yani bir son dakika gelişmesi anında kozmik odaya oradan da buraya düşer. Bu da Teknik Müdürümüz Ceyda.
Ceyda Teknik Müdür : Merhaba Oğuz Bey.
Oğuz Bey : Merhaba Ceyda Hanım. Tanıştığıma memnun oldum.
Nevra : Oğuz Bey burası da Kozmik Oda. Siz çoğunlukla burada bulunursunuz. Buranın başına isterseniz müdür koyabilirsiniz. Yalnız sorumlu daha önce Mehmet Emin Bey olduğu için artık sizsiniz. Mehmet Emin Bey olmadığı zamanlarda onun özellikle görevlendirdiği Hande vardır. O da bu işte.
Oğuz Bey : Anladım Nevracığım.
Hande  :  Merhaba Oğuz Bey.
Oğuz Bey : Tanıştığıma memnun oldum Hande Hanım.
Nevra : Arkadaşlar bu yanımdaki Oğuz Bey. Büyükburç Holding'in yeni sahibi. Aynı zamanda Kozmik Sorumludur.
Ordakiler hep beraber : Merhaba Oğuz Bey.
Oğuz Bey : Merhaba arkadaşlar. Öncelikle ben holdingin ismini değiştirmek istiyorum. Sizin de onayınızı almak istedim. Ne dersiniz?
Ordakiler : Olur Oğuz Bey. Siz nasıl isterseniz.
Sevda Kozmikvizör: Oğuz Bey holdingimizin ismi ne olucak acaba.
Oğuz Bey  : Kar Holding olucak.
Ordakiler : Muhteşem olur Oğuz Bey. 

bottom of page